Gözleri ve Kalbi Göklerde Olan Adam HÜRKUŞ

Vecihi Hürkuş 



Evet batıyı hep önde görmek bizlerde alışkanlık haline gelmiş olabilir. Ama bunu yaparken kimlere haksızlık yapıyoruz hiç düşündük mü?Ben birisini söyleyeyim, Türk pilot astsubay ve mühendis. Türk havacılık tarihinin en önemli isimlerinden biri Vecihi Hürkuş.Böyle birine bundan daha güzel ve anlamlı bir soyadı verilemezdi sanırım.6 Ocak 1896 da İstanbul da doğan Hürkuş havacılık tarihinde adından söz ettirdiği kadar "ilk düşman uçağını düşüren pilot" olarak da tüm Türkiye tarihinde yer etmeyi başarmıştır.Kurtuluş Savaşı'na katılan Vecihi Bey, özellikle İnönü ve Sakarya savaşı sırasında çok başarılı keşif ve destek uçuşları yaptığı gibi bir Yunan uçağını da indirmiştir. Kurtuluş Savaşı'nın ilk ve son uçuşunu yapan pilottur. İzmir (Gaziemir - Seydiköy) hava meydanına ilk giren ve işgal eden kişi olur.Vecihi Bey'e kırmızı şeritli İstiklal Madalyası verilmiştir. Ayrıca TBMM tarafından üç kez Takdirname verilmiştir. Üç takdirname verilen tek kişidir.
Edirne’ye yanlışlıkla inen bir yolcu uçağını almakla görevlendirilir. Hizmeti karşılığı uçağa adı verilince, uçak inşa etmek düşünceleri canlanır.
1924’te ganimet olarak Yunanlılardan ele geçen motorlardan yararlanarak ilk uçağı Vecihi K VI’yı imal eder.Bu kadarla kalır mı daha burnundan getirmeden nereye(!)... Ancak uçuş müsaadesini bir türlü alamaz. Heyetten kimse uçağı uçuramayınca 28 Ocak 1925’te ilk uçuşunu yapar ve izinsiz uçtuğu için cezalandırılınca, Hava Kuvvetleri’nden istifa eder.
   Pes etmeyen ve bu özelliğinin de örnek alınması gerektiğini düşündüğüm Vecihi,  1930’da Kadıköy’de bir keresteci dükkanını kiralayarak, 3 ay içinde ilk Türk sivil uçağını, aslında ikinci uçağı Vecihi K-XIV uçağını inşa eder.. İlk uçuşunu 16 Eylül 1930’da Kadıköy Fikirtepe’de büyük bir kalabalık ve basın topluluğu karşısında yapar. iki kişilik, tek motorlu spor ve eğitim uçağı ile tam 15 dk hava da süzülen Hürkuş yere indiğinde kalabalığın coşkusu ile karşılaşır. Hak ettiği değeri sonunda bulmuş  olmanın verdiği gurur ve mutlulukla Ankara'ya uçarak orada da devlet erkanına bir gösteri yapar.Uçabilirlik Sertifikası için İktisat Bakanlığına başvurmuş, 14 Ekim 1930'da “Tayyarenin teknik vasıflarını tespit edecek kimse bulunmadığından gereken vesika verilmemiştir” cevabını almış. Hürkuş, bunun üzerine bakanlık nezdinde yapılan girişimler sonucu uçağa istenen belgenin alınması amacıyla uçağı sökerek demiryollarından kiraladığı vagonla Çekoslovakya’ya gönderilmesi için müsaade almıştır. Hürkuş, 6 Aralık 1930’da Prag’a geldiğinde henüz tayyare gelmemişti. Tayyareye ait statik raporu gibi resmi evrak önce Çek diline çevrilmiş, uçak gelince tekrar monte edilerek uçağın malzemeleri ve her türlü teknik kontrolü yapıldıktan sonra uçuşu istenmiş. Her türlü uçuş şekilleri ile uçuşun kontrolü tamamlanmıştır.
Hürkuş 23 Nisan 1931’de Çekoslovakyalı yetkililer tarafından civardaki bir gazinoda düzenlenen bir törenle, başköşesinde “Yaşasın Türk Tayyareciliği” yazılı bir pankartla onurlandırılarak uçuş müsaadesini almıştır. 25 Nisan 1931’de Çekoslovakya’dan uçarak Türkiye’ye gelmek için yola çıkıp 5 Mayıs 1931’de Türkiye’ye gelmiştir.
1932’de ilk özel tayyare mektebini kuran Hürkuş, daha sonra yeni tayyarelerinin de üretimini gerçekleştirdi. Okulda, bir de Vecihi SK adlı uçak motoru ile çalışan deniz botu da yapan Hürkuş, 1954’te İlk özel havayollarını faaliyete geçirdi.
     Yaşamı boyunca gerçekleştirdiği hayalleriyle ülkesine hizmet eden bu adam şaşılacak bir durumdur ki insanların aya ayak basmak üzere UÇTUĞU gün olan 16 Temmuz 1969 tarihinde geçirdiği beyin kanaması sonucu kaldırıldığı Gülhane Askeri Tıp Akademisi Hastahanesi’nde hayata gözlerini yumdu...

Peki sizce bizler bu kadar önemli birini gençliğimize ülkemize ne kadar tanıtabildik?Gereken ilgiyi gösterebildik  mi?Hak ettiği değeri verebildik mi?En azından hatırlama zahmetinde bulunduk mu????   YORUMLARINIZI BEKLİYORUM...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder